‘Gözyaşlarımın incisini armağan ettiğim hayat,
uyandır kalbimi karasevdaların
karanlığından
Ecelin kara karanlığında
kalmasın düşlerim…
Hayatım, kara karanlığında
yol almasın ölümün…
Ben hayatımı bağışladım
karasevdasına
sen, sevdasını bağışla
bana…’
Refik Durbaş-Hayat, Bağışla
Sevdamı Bana
Ercan Kesal, Peri Gazozu kitabındaki
Kelimelerin Ruhu Vardır yazısında kelimelerin yalnızca harflerden
oluşan bir şey olmadığını, ondan öte bir anlamı olduğunu
söyledikten sonra aynen şunları söyler:''Kelimelerin ruhu
vardır.’Darp raporu’ deyince mesela, benim aklıma mevcutlu
olarak iki polisin getirdiği, belli ki günlerdir falaka ve dayaktan
ayakta duramayan sarı, tıfıl ama çivi gibi bir oğlanın dağınık
saçları gelir.
Kelepçeyi zorla çözdürür, muayene sırasında yalnız olmanız gerektiğini söyleyip, polisleri ısrarla dışarı çıkartıp kapıyı kilitlersiniz.
Kelepçeyi zorla çözdürür, muayene sırasında yalnız olmanız gerektiğini söyleyip, polisleri ısrarla dışarı çıkartıp kapıyı kilitlersiniz.
‘Bak, hiç çekinmeden anlat. Bana
inan. Bir küçük sıyrık dahi olsa söyle. Canlarına okuyacağım
onların.’
Biraz durur, utangaç bir sevgiyle
bakar gözlerinize ve konuşur: ‘Boş ver doktor bey. Nasıl olsa
usanıp vazgeçecekler.
Ben buradan giderim. Ama sen kalacaksın. Sonra başına bela olurlar. Yaram berem yok. Öyle yaz. Darp etmediler…’ ‘’
Ben buradan giderim. Ama sen kalacaksın. Sonra başına bela olurlar. Yaram berem yok. Öyle yaz. Darp etmediler…’ ‘’
Bu olayı anlattıktan sonra asıl
çarpıcı cümleyi söyler:’Evet, bu dünyada hâlâ umut etmek
için sebep var.’
Çok yazdım biliyorum, bağışlayın
artık.12 Eylül’den on gün sonra, evimizden tekme tokat gözaltına
alındım. Annem beni polis aracına bindirmelerine engel olmak
istediğinde, anneme ağza alınmayacak küfürler edip onu
tekmeleyerek yerlerde sürüklediler.
Annemin o gün kullandığı cümle bugünkü gibi kulaklarımdadır:’Bırakın oğlumu! Çocuk o! Bırakın! Kan olur kapınıza girerim!’
Annemin o gün kullandığı cümle bugünkü gibi kulaklarımdadır:’Bırakın oğlumu! Çocuk o! Bırakın! Kan olur kapınıza girerim!’
Yapayalnızdım. Yapayalnızdık. Annem
ve babam dışında koşturacak hiç kimse olmadı
peşimden.
Peşimden koşturacak avukat ise uzak bir masaldı…
Peşimden koşturacak avukat ise uzak bir masaldı…
Neler yaşadım, bu gözler
işkencehanede nelere tanık oldu, çok anlattım, çok yazdım,
artık anlatmak istemiyorum.
Anlatırsam insanlığınızdan
utanırsınız çünkü.
Sonrası işte uzun öyküdür. Bir gün
avukat olarak buldum kendimi adliye koridorlarında. Bugün bir genç
gözaltına alındığında, hiç yüksünmeden koşturuyorsam sebebi
o günlerde yaşadığım yalnızlıktır.
Bugün gençler yalnız kalmasın, savunmasız kalmasın, işkence görmesin diyedir bütün telaşım.
Bugün gençler yalnız kalmasın, savunmasız kalmasın, işkence görmesin diyedir bütün telaşım.
Bir de vicdanımdır.
Bundan iki yıl önce bir grup
üniversite öğrencisi gözaltına alınmıştı.
’Suçları’ 1 Mayıs Mitingi’ne, emekçi kadınlar günü etkinliklerine, Newroz şenliklerine… katılmaktı.
’Suçları’ 1 Mayıs Mitingi’ne, emekçi kadınlar günü etkinliklerine, Newroz şenliklerine… katılmaktı.
Aradılar, bir grup avukat arkadaşla
gittik.
Bir odaya aldılar. Görüştük. Benim
görüştüğüm öğrenci Batmanlıydı. Tek maaşlı yoksul bir
memur ailenin beş çocuğundan biriydi.
Bekâr evinde yaşıyorlar, kıt kanaat geçiniyorlardı. Ben karakola gidince, benim adım görüşmek için gelen avukat olarak söylenince, polisler sıkıştırmaya başlamışlardı öğrenciyi.
Nereden bulmuştu bu avukatı, başka avukat mı bulamamışlardı, bunlar örgüt avukatıydı, ben elebaşlarıydım, bir fırsat ellerine geçse beni de diğer avukatlar gibi içeri atacaklardı…
Bekâr evinde yaşıyorlar, kıt kanaat geçiniyorlardı. Ben karakola gidince, benim adım görüşmek için gelen avukat olarak söylenince, polisler sıkıştırmaya başlamışlardı öğrenciyi.
Nereden bulmuştu bu avukatı, başka avukat mı bulamamışlardı, bunlar örgüt avukatıydı, ben elebaşlarıydım, bir fırsat ellerine geçse beni de diğer avukatlar gibi içeri atacaklardı…
Sevgili öğrenci kaygılıydı. Zaten
dosyada gizlilik kararı vardı. Bu yüzden dosyaya ilişkin çok
konuşamadık.
Oradaki diyaloglardan ve polislerin öğrencileri neden gözaltına aldıklarına dair kısa bilgiden hareketle savunmayı biçimlendirdik.
Oradaki diyaloglardan ve polislerin öğrencileri neden gözaltına aldıklarına dair kısa bilgiden hareketle savunmayı biçimlendirdik.
Söz sırası sevgili öğrenciye
geldi:’Aman! Avukat bey biz zaten içerideyiz. Siz kendinize dikkat
edin, sizi de alacaklar…’
Ne diyeyim, Ercan Kesal’in sözünü
yinelemekten başka:
’Evet, bu dünyada hâlâ ümit etmek
için sebep var.’